Osman AYTEKİN
İnsanlık açlığını karnını doyurarak bir şekilde bastırır. Fazla açlık kadar fazla tokluk da bir nefis için pek de iyi değildir. Bir âlim evinden çıkarken aç çıkma diyordu. Fazla açlık insan gözünü köreltirdi. İnsani asabileştirirdi. Ömür boyu yoksul insanlara bakarsanız açlığın ne menem bir şey olduğunu anlayabilirsiniz. Kendiniz açlığı yaşadığınızda bunun boyutlarını daha iyi görebilirsiniz.
İnsan bir şeylere muhtaç. Bu bir şeyler içinde inanç da var, para da var, mülk de var. Ama bir de sevgi var ki… İnançla ikisi insan için hayati bir durum mesabesindedir.
İnançsız ve sevgisiz asla!
Bütün yollar bu ikisine çıkar.
Bütün dertlerin devası sevgidir, inançtır.
Ümidimiz, neşemiz, geleceğimiz bu sağlam limanda barınır, beslenir,:hayat bulur. Kendine gelir.
Bu değerler ki, iman olmadan hiçbir şeyin bir değeri olmaz; olsa bile yarım yamalak olur: insanın gayesi hedefine varsa da bir manası olmaz. Hedefe kuru kuruya da varılmaz. Satıhtan, suretten ziyade öz önemlidir. Özünde sevgi yoksa sözünde bütün güzellikleri taşısa da boştur. Semboliktir.
Sevmenin insan üzerinde etkisi sevenin ve sevilenin bu soyut kavramdan ne anladığına bağlıdır. Anlamak da bir yana neler hissettiği ve buna nasıl tepki verdiğine göredir.
Bunun için;
Sevmek, yaşamaktır!
Huzurdur, mutluluktur, güzelliktir, iyiliktir, anlayıştır.
Değer vermedir.
Fedakârlık ve feragatlik nişanesidir.
Sevmek, bir gönüle dolmak bir olmaktır.
Karşılık verme, yardım etme, ışık tutmadır.
Hüzünlenme, kederlenme, kasvetli bir anında onu aramadır ki o nedir peki? İşte o!... Her ne ise; Bir dost, anne baba, sevgili, eş, çoluk çocuk… Belki de ayrılığın verdiği kavuşma özlemi.
Özlemler sevgiyle yelken açar.
Acılar, çığlıklar, feryatlar sevgiden kaçışın ve yine ona sığınışın barınağıdır.
Sevgi bu bir çiçeğe benzer. Nerede ne zaman açacağı belli olmaz. Aniden gelir sizi buluverir. İçinizi ısıtır, yüzüne yansır yakomazları. Al al olur benliğiniz. Uçmak istersiniz. Dünyanız olabildiğince mesut ve renkli olur.
Hayatın ebediliğinde sermest olursunuz.
İnsanların bütün güzellikleri güzelliğinizdir.
Sevmek: demek hayatın saadeti; hissedilecek kadar alımlı ve güzel, fakat anlatılamayacak kadar öteler ötesi bir duygudur bazen.
O duyguyu yaşamak hayatı iyi görmektir, iyi anlamaktır; insanlığı kavramaktır. Tabuları yıkmaktır!
Böyle bir sevgi düşüncesi içinde hayatımda mutluluğuma mutluluk katan bir olayı da paylaşmak isterim. Memuriyet hayatımda bir yazımdan dolayı sürüldüğümde üzerime yönelen bakışlar ürkekti. Çekingen ve belki de benim iticiliğim söz konusuydu. Haklıydılar sürgünler olumsuzlukları hatırlatırdı insanlara. Bu sebepten bakışlar önyargılıydı. Bu sürgün hayatımda ilk kitabım çıktığında beni tanıyan tanımayan, seven sevmeyen kendimi insanlara sunmak adına kitabımı uzatmıştım. Bir vakit sonra bir bayan kitabımı bana göstererek şöyle demişti ki bu sözü unutamadım bir türlü:
“Sizi yanlış tanımışız. Kitabınızdaki şu satırları okuyunca sevgi üzerine ne güzel yazmışsınız… Ne kadar yanıldığımı anladım. Ön yargıyla bakmışız size…”
Bu sözler sonrasında ne diyeceğimi bilememiştim. Sanki mahcup olan bendim. İnsanın kendi söyledikleri güzel bir ifadeyle insana sunulunca sevginin ne büyük bir kuşatıcı, sarıcı, sarmalayıcı bir şey olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Sevmeli insan…
Sevince daha iyi anlar insanı ve hayatı ve sevmenin ne demek olduğunu.
Evet, sevmeli insan, sevmeli ki başı göklere değmeli.
Mutluluğun en güzelini yaşamalı!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder