7 Ağustos 2007 Salı

BARIŞLA YEŞEREN ZEYTİN DALLARI

ZEYTİN DALLARI
gülbeyaz (Leyla Usta)

Sev; sevdikçe gelir sineye bahar,
Isınır rüzgârın ıslak elleri,
Acılar su olur gözyaşı buhar,
Sevda denizine akar selleri.

Ardına hiç bakma yolları yâr bil,
Aldığın nefesi yanına kâr bil,
Dokunma fidana yaprağı har bil,
Ah eder sılada seher yelleri.

O masum hallerin özünden aksın,
Kurduğun her cümle sineyi yaksın,
Gece aynasında gündüze baksın,
Siyahı beyaza dersin gülleri.

Dupduru suların berrak yüzüne,
Ağacın, toprağın inip özüne,
Dalarak baharın yeşil gözüne,
Vuslata bağlanır gurbet yolları.

Her mevsim umuda açılır bir gün,
Kalplere ak güller saçılır bir gün
Riyadan, yalandan kaçılır bir gün
Barışla yeşerir zeytin dalları.

Leyla Usta

“Zeytin Dalları” isimli şiirinde Leyla Usta’nın barışı ve sevgiyi hâkim kılma çabası açıkça görülür. Şiirin her kıtasında sevgiye ve bahara özlemler olduğu kadar bir özümseyiş de vardır. Bu özümseyiş öyle bir yürekte sevda bulur ki her mısrada hüznün burukluğunu dürüst bir düşünceyle şiirin sonunda kendini gösterir. Önce bu mısraya bakalım:
Riyadan, yalandan kaçılır bir gün
Bu mısradaki temenni ancak ahlaki bir temele dayandırılarak ifade edilir ki, neticede insanoğlu bu dünyada ne yaparsa yapsın uhreviyattaki bir sonu hatırlatmaktadır adeta.
Gece aynasında gündüze baksın,
Siyahı beyaza dersin gülleri.
Burada da görüldüğü gibi her ne kadar şair’in gönlünde ve dilinde gül muştusu var ise de karanlık düşünceleri ziya ile aydınlatan bir gülün tasavvurunu görebilmekteyiz.
Leyla Usta’nın diğer şiirlerinde de gördüğümüz sevgi bakışı bu şiirin ilk mısrasında da kendini göstermektedir ve bu hali de ancak şair’in olaylara bakışında etkili olduğunu ifade edebiliriz. Sevmek, kalbin yumuşaması ve kamilane bir duruş sergilemesinde nasıl bir etken olduğunu şair bu durumu insanın baharı yaşamasında görür; bu görüş ve duyuş: soğuk rüzgârı ısıtır, acılarda bir usaredir sanki sevgide buhar, denizde su olur. Sevmenin insanı nasıl bir duygu içine sürüklediği de ikinci kıtada kendini bulur. İnsanın bu sıcaklığı hissettiği anlarda umudu, heyecanı, özlemi ve en önemlisi de vuslatı yol eder.
Gurbet elde insanın içi nasıl yanarsa ve bu yanışla “ah” ederse imgesel bir duyuş açısıyla şair, fidana dokunmanın ah-u zarını hissettirir.
Başkaları nasıl görürse görsün her hal ve şartta masumiyet insana buruk da olsa yakışır ve bazı kalplerin halimliğini açığa çıkarabilir. Bu hal yani masumiyetin kendi seyrinde kendi ırmağına akmasını dilemek artık şair’e kalmıştır:
O masum hallerin özünden aksın,
Sadece bu hali tavsif etmenin de yeterli olmadığını düşünüyor iseniz yanılıyorsunuz demektir. Zira bir aşk gibi kurulan cümleler de insanın yüreğini yakmalıdır:
Gece aynasında gündüze baksın,
Ağaç, toprak, yeşil ve bahar… Ve baharda sevginin duruluğunu görmek! Leyla Usta burada baharı sinede vuslata erdirir, ancak bahara vurgu yaparak:
Dupduru suların berrak yüzüne,
Ağacın, toprağın inip özüne,
Dalarak baharın yeşil gözüne,
Vuslata bağlanır gurbet yolları
Her mevsim her ne kadar insanda bahar etkisi yapmasa da yüreklerde daima umutları yeşertmeye gebedir. Bakarsınız bir gün bir gül gibi açılıverir. Kim bilir?!
Şiirin geneline bakıldığında barış kendini ancak son mısrasında gösterse de şair’in tarif eylediği barış insanın; insanların kendileriyle barışık yaşamasıdır. Bunu da barışın sembolü zeytin ağaçlarıyla yani “zeytin dalları”yla bizlere sunar. Sevgiyle yeşeren zeytin dalları hayatlardan da öte Leyla Usta’nın engin yüreğinden dökülen bedii terennümlerdir. Şiir duruluğu ve pürüzsüz bir Türkçe ile yazılan “zeytin dalları”nda insanlık sevgisi her ne kadar mücerret bir hal içinde görünür gibi olsa da; bizlere güzel, rahat, bir müşahhas hayatın sadeliğini sunmaktadır.

Hiç yorum yok: