Osman AYTEKİN
Hayatımızın öyle dönüm noktaları var ki kırılganlıklar gelir bulur bizi. İçimiz yanıp yanıp söner. Bazen bir volkana döner. İşte böyle anlarda hiçbir şey kar etmez. Bir cebelleşme, bozuşma, bir kırgınlık ki devam eder. Bu takışmadan sonra an gelir nedamet duyarsınız. Hem de haklı olduğunuz halde. Sizi bu pişmanlık duygularına iten şey sevginin ruhunuzdan hiç kaybolmayışının bir sebebidir. İnsanın kırılmasıyla kendiniz kırılırsınız. Ruhunuz incinir.
Çaresiz kalır bakışlarınız. Bu gibi duyguları unutamazsınız. Tartıştığınız kişiye yaptığınız hareketler o kişinin size yaptığı davranışlar gözlerinizde canlanır. Kendinizi suçlamak istersiniz belki de… Evet, bütün bunların nedeni içinizdeki sevgidir. Haklı olup da pişmanlık duymak nasıl bir sevginin tezahürüdür? Bunu düşünebiliyor musunuz? Bu sevginin derinliğidir; kalıcılığıdır. Sizdeki bu sevgiyi bazen tarif etmek imkânsızdır. Belki bunun açıklamasını da yapamazsınız. Muhatabınızın ağzının payını verirsiniz; haklısınız ve buna rağmen üzüntü duyarsınız. Sevgi böyledir işte!
Kavgalar sizi bıktırır, dedikodular yıldırır…
Yakınızda veya uzağınızda ki bir insanın üzüntüsü sizi sarsar! Bu öyle bir sevgidir ki hiç tanımadığınız birine ölesiye üzülürsünüz. Yakınınızdaki insanın sevgisini yıllardır görememişsinizdir kim bilir! İnsanın bir sevgiden uzak kalması, mahrum olması kadar feci bir şey olabilir mi?
Sevgi bir yalnızlık gibidir. Ruhlar bazen köreldiğinde, kuytu köşelere sığındığında ortaya çıkar bu çıkışla da efkâr veya kasvet gelir sizi bulur. Burkulursunuz. Acı duyarsınız: bütün çileleri siz çekiyormuşsunuz gibi bir hisse kapılırsınız. Açılmak istersiniz birilerine; bu bir yakınınız, bir arkadaşınız da olabilir. Bu bir avuntudur çoğu zaman bu gibi durumlar. Bu da sevginin ender görülüşünden kaynaklanan bir ruh halidir!
İnsanın durumu sevgiye bağlıdır. Bütün mesele sevmek ve sevilmek! Fakat insanın her daim sevebilmesi çok zor. Buna ne gücü, ne de performansı yeter. İnsanın sevgisiz kalması nedeniyle sevemiyor ancak sevilmek istiyor. “Koşulsuz sevgi” dedikleri sevgiye giriyor bu hal.
Sevgilerin insanı nasıl bulacağı veya ne hale sokacağı insanın biraz da ruh yapısıyla ve davranışlarıyla ilgili bir husustur. Ama gerçek şu ki insanlar sevgiden uzakta kaldığı sürece perişanlıkları oynuyor! Bu durum bana dehşet verici geliyor bazen. Cemiyet hayatının altüst oluşunda, bitmek bilmeyen meselelerde bu duyuşun izleri mevcuttur. Aslında aşk denilen, insanı titreten ve heyecanlandıran mevhumun bütün hallerinde yine böylesi meseleler girift bir bilmece gibi karşımızda çözülmesini bekliyor.
İnsanların yapay aşklara, sevgilere tutulmasının nedeni de aynı derin mevzuda kendini buluyor, buluşturuyor. Sevemiyorsa, seviyor da açılamıyorsa veya sevgisini, aşkını yeterli düzeye getiremiyorsa bakmakla görmek arası çelişkilere tutunuyor demektir.
Bazen insanlarımızın durmadan şiir yazmasını düşünürüm. Şairlik ile ilgisi olmadığı halde şiir yazıyor olmaları…
Bu insanlar seviyor arkadaş! Gerçek bu!
Bunun ötesi yok!
Seviyor ve karşılık bekliyor… Ama böyle de olmaz ki. Yapay teneffüsler hayat kurtarabilir ama insana haz vermez. Hal böyle olunca dizi filmler tutku oluveriyor. Adeta kendilerini dizideki karakterlerin yerine koyuveriyorlar. İsteyip de yapılamayan veya hayallerde kalan duygu ve düşünceler… İşte sevgi böylesi bir hayatın neresinde derseniz orası düşünülmelidir.
Bazıları aşk beklemez diyor. Beklemeyen çok şey var. Ama en önemlisi de sevgi!
Sevgi beklemez!
Gerisini düşünmeyin, sevgisiz de kalmayın!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder