7 Ağustos 2007 Salı

GÜZELLİK DEYİNCE


Güzellik dendiği vakit hoşa giden, sevgi ve hayranlık uyandıran şeyler kadar, kusursuz da denilebilecek davranış ve yakışan şeyler de akla gelir. Her göz farklı gördüğü için güzellik biraz da göreceli bir durumdur.”Göz gördü gönül sevdi” sözü de bir nevi göz ile ruhun birlikteliği sebebiyle birbirleriyle alakalı bir güzelliğe başka bir mana teşkil eder.
Güzellikleri bazen tarif etmede zorlanırız. Çünkü güzellik ne anlatmakla ne de bakılmakla biter. Çoğu kez buna bir anlam vermede aciz kalırız. Zira bir şeyi anlatmada zorlanan insan gördüğü güzellikleri ne şekilde veya iyi bir şekilde anlatabilecektir. Üstelik güzellikleri her zaman da göremeyiz.
İnsanların hayatlarının güzelliklerle süslenebilmesi pek kolay olmaz. Zira ne kadar güzellik görünürse görünsün ona ulaşmak bazen mümkün olmayabilir. Güzelliğin görünmesi ve yaşanmasıyla insanın hayatı o güzelliklerle iç içe olabilir, olmasa dahi yakın hissedilebilir. Güzelliklerin yakınında olması insan hayatını bir başka yapar. Güzel düşünen ve güzel yaşayan güzel insanlara az rastlanır. Dediğimiz gibi bu bir sevgi ve hayranlık uyandıran hislerdir. İnsan içindeki güzellikleri kolay kolay çıkaramaz, dışa vuramaz. Ama bunu pek ala diline dolayabilir;”güzelim…”,”güzelce…”,güzel güzel…” gibi. Güzel sözler insanın dilinden ne kadar bal gibi akarsa da her zaman buna itibar etmemek lazımdır. Çünkü “güzellikle” diye söylenen sözcük “tatlılıkla” anlamına gelir. Bu sebeple insanın yüzüne tatlı tatlı gülen, güzel görünen bazı insanların içleri çok farklıdır. Tabi ki bu da bir itiyat ve mizaçtır pek de kolay değişmez. İnsanların itiyatları dedik de… Zaman insana çok şeylerin değiştiğini gösteriyor, bir bakıyorsunuz değişmez dediğiniz insanlar değişiyor; kuralları yerle-yeksan oluyor. Ne fikir kalıyor, ne duygu ne de vicdan. İnsanlar değişir de renkler değişmez mi? Yozlaşma(bazıları bunu yoz-kültür olarak görüyor) ne keyfiyet bırakıyor ne de kemiyet!... Adiyane şeyleri üstün meziyetler olarak telakki ediyorlar.
Güzellikler: her ne kadar insanlar değişse de değişmeyecek ve varlığını sürdürecektir. Çünkü güzellikler insanların gayretleriyle zaman zaman gelseler de Allah’ın insanlara bir lütfüdür. İnsan bütün güzellik umutlarını yaratıcıya borçludur. Nereye bakarsanız bakınız doyulmayacak güzellikler görebilirsiniz: ancak insanların bunu yaşamaya gücü yetebilir mi? Bu soru bile insanı hüzünlendirmeye birebirdir; kaybolan güzellikler insanlarda onulmaz acılar bırakması yaşanılası güzelliklerin bir neticesidir.
İnsanlar acı çekmeye alışkandır. Çilenin başa gelmesiyle bir anda kendini buna hazır hissedebilir. Rahatlık içindeki insanlarsa böyle bir yük karşısında bocalayacaklarını sanırlar nitekim böyleleri de vardır. Demem o ki çileye talip olmayanlar güzellikleri nadiren yaşarlar.
Ömer Seyfettin,”Her eser, tercümesinde aslının güzelliğini kaybeder. Bu bir hakikattir. Lakin her lisanın bir canlılığı, bir tabiliği vardır.” Dediği bu metinde dilin canlılığı ve tabiliği üzerinde durmaktadır. Bir şeyin aslının bozulması demek bir ölçüde güzelliğin de kaybolması demektir. Güzellik gelip geçicidir, değişim ve etkileşim güzelliğin bozulması için önemli bir tesirdir. Gogol’da “hayatta her şey çabuk değişir” demektedir. Güzelliğin veya güzelliklerin sıkıntılarla da bir ilişkisi vardır. İnsan hayatındaki güzellikler ne kadar çoksa sıkıntılar da bir o kadar azdır. Netice itibariyle hayat bir şekilde geçmektedir; hayatın güzel taraflarını görerek yaşamak varken sıkıntıları dert edinmek o güzelliklerin yerini elem verici şeylerle doldurmak anlamına gelir. Hz.Mevlana diyor ki:”Temizler kimlerindir? Temizler şu meydandadır: güzel güzeli sever güzel ister. Şunu bil ki güzel, güzeli cezp eder. Temizler, temizler içindir ayetini oku!”
Güzelliklerin kaybolmasının en önemli sebebi olarak sevginin yok oluşunu gösterebilirsiniz. Sevmesini bilenler, mutluluğun da güzelliğin de ne kadar anlamlı olduğunun idraki içindedirler.Güzelliklere ulaşmak sevgiyle başlar.Yani güzelliklerin sevgiyle iç içeliği vardır;her alanda olmasa da.
Güzelliği bir bilmece olarak gören Dostoyevski:”güzelli tanımlamak kolay değildir: güzellik bir bilmecedir” demektedir. Güzelliklerin yok edilmesi bir yana bazı güzellikler dünyanın altını üstüne getirebilir;yeri geldiğinde başa beladır bu güzellik…İnsanı aşka götüren bir yanı var ki bazen bir güzele insan bakmaya kıyamaz;dahası o kadar güzel birine insan bakmaya bile korkabilir,çekinebilir dahası utanabilir de.Bu durum da güzelliğin insanı korkutan,titreten ve çekindiren bir yanıdır.
Güzellik şumüllü bir şekilde ele alındığında;sanat,madde veya ruhla ilgili düşüncelerin güzelliğin oluşumunda yer aldığı görülür.Yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi Tolstoy’a göre genel olarak nitelendirdiği güzellik:”insana maddi ya da uhrevi zevk veren çabadır.”Güzelliğin iyi ile de mutlak bir ilgisi vardır.Her güzel iyi olmayabilir,ancak iyi olan güzel olabilir.Bu düşüncelerimizi iki örnekle somutlaştırmak mümkündür;fiziki açıdan güzel olan bir bayan ahlaki açıdan aynı olmayabilir.Yüz güzelliğine ruh güzelliği yansımadığı veya birleşmediği bir durumda buna güzel demek vuzuhta kalmış olmaktadır.İkincisi ise sanat, insanla iyi olan çalışmalar neticesinde ortaya çıkar.Bir sanatta hayranlık, iyilik(buna ahlaki değerleri katıyoruz) zevk gibi unsurlar bulunmaktadır.Çirkin şeyleri güzel yapmak sanatı icra etmek olmaz.Sanatın işlevi bu değildir.Yani yalnızca zevkleri tatmin etmek sanat yapmak demek değildir.Bundan dolayı sanat bir anlamda hissederek,bütün insanlarla veya sanat severlerle paylaşarak sanat olur.Bu paylaşımda da güzellik olmalı,hayranlık uyandırmalı;güzelliğin en önemli bir tarafı olan rahatlama olmalıdır.Güzellik insan hayatında vardır,var olacaktır.Gerçek güzellikleri yaşayanlar hayattan da haz alarak ona vasıl olurlar.İnsanlar iyilik ve güzellikler için çaba harcamalılar ki hayal dahi edemeyeceğimiz güzellikleri ömürlerine katsınlar.

Hiç yorum yok: