Osman AYTEKİN
İnsan neyi sever?
Çok kapsamlı olan bir sorudur bu. Karşılığı da insanın kendisini çok yakından ilgilendiren bir cevap olmalıdır. Kendi yakınından başlanılmalı öyleyse. Anne, baba, eş, çocuklar veya sevgili gibi. Sonra başkaları, başka şeyler… Karşılığı biraz muğlâk ve müphem olmakla birlikte akrabalar, dostlar veya arzu edilen, görülen ve özlenen mekânlar… vs.
Bunların dışında insanı yaşatan, canına can katan en önemli değerler. Güzel ve özel insanlar!... İnandığı değerler: somut ve soyut olarak idrak edilen iman hakikatleri… Bu hakikatlerin ezeli ve ebedi mutlak olan yaratıcı!...
Bu düşünceleri tersinden okumak da mümkündür. Aile kaygısı olmayan berduş, serkeş, çapkın ve inanç yoksulu kişilikler… Onların da muhakkak sevdikleri vardır: hayatının vazgeçilmezi şişeler, şuh, işret âlemleri, aşüfteler…
Ne sevgi biter ne de sevilenler.
Hal böyle olunca insan başka şeyleri de sever.
Mesela kimisi kafa bulmayı, kimisi gıcık etmeyi,
Kimisi asalak gibi yaşamayı, kimisi de boş vermeyi her bir şeye…
Bazıları da karışıklık çıkarmayı, olay yaratmayı, ortalığı bulandırmayı…
Ya felsefe yapanlar, sülük gibi yapışanlar, her şeye burnunu sokanlar. Her şeye karışanlar, rahatsızlık vermeyi meziyet sayanlar.
Bazı özürlülere ne demeli?
Annesine babasına o kadar değer vermezler, o biricik varlıkları için gözyaşı dökmezler ama ya bir de futbol maçı varsa…
Varsa da yoksa da o. Maç için yatıp maç için kalkanlar. Statların renkli kişilikleri yırtınmadan asla!... Küfür de yeseler dayak da yeseler onlar için önemli değil yeterli takımları bir yenilmesin. Yoksa gözyaşlarına boğulurlar!
Bir de parti için yatıp kalkanlar…
Bunlar için ne söylenmeli ki?
Kendi evleri barkları, çocukları o kadar önemli değildir. Serde vatan kurmak var. Kahve köşelerinde hükümet bozup hükümet kurmak! Bu yeter onlar için.
Sahi insan neyi sever?
Siz hatırlıyor musunuz?
Hortumcuları, lüp lüp atanları, sermayeleri soymaktan başka hiçbir şey olmayan vergi zenginleri mi?
Yoksa her gece sevgili değiştiren söz de sanatçıları mı? Ya da ne bileyim ben; sokakta yatan tinercileri, dilencileri, yoksul kimseleri, Pazaryerlerinden sebze ve meyve artıkları toplayan kimseleri mi?
İnsan neler neler sever…
Bir günde zengin olanları…
Kaostan medet umanları, her gelişen olaylardan vazife çıkaranları mı?
* * *
Kendi tarihine bu kadar düşmanlık besleyenleri,
Bölücülüğe pirim verenleri,
Geçmişine geleceğine küfür edenleri,
Yapmak yerine işi hep yıkım olan hain ve gafilleri…
Daha neler demeli ki?
Her tara f kokuşmuş. Güzel düşünceler rafa kalkmış. Gözler hep şeş beş bakıyor; ağızlarda salyalar halinde gayzlar…
Temiz olan her ne varsa kirlettik bu âlemde. Şimdi nisandayız ve kar yağıyor!...Her yanımız buz gibi… Yitirdik bütün hasletlerimizi. Kimliğimiz yok olmak üzere. Çevremize bakıyoruz hala ümitli şahsiyetlerin olduğunu görüyoruz ama onlara ulaşabilmek o kadar müşkül ki…
İnsan neyi sever?
Kaybettiği, heder ettiği bütün değerlerini elbette. Geçmişini arar. Zira her yeni gün dünün kötü bir kopyası olmakta. Dünlerin iyilikleri ancak hatıralarda yaşıyor olmalı. İnsan anılara sarılsa da o sevgide buruktur.
Bu kadar umutsuz bir tablo çizilebilir mi?
Çizince oluyor işte.
İyi şeyler de var bu âlemde. Zira her şey çirkinleştiğinde, çirkeflikler etrafımızı sardığında ne ümidimiz kalır, ne de bir çaremiz.
İnsan neler neler sever?
Güzel, temiz, iyi insanlar olduğu sürece sevmenin de bir anlamı vardır.
Erdemli, anlayışlı, asil insanlar henüz yok olmuş değiller.
Sevgiyle bakan manalı bakışların sevgisi yeter!
İnsan güzel bakmasını bilenleri sever!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder