osman aytekin
Hani çiçekler açtığında gelecektin ve ruhumu kanatlandıracaktın. Bütün ümitlerim senin gelişinle şenlenecek baharların en güzelini yaşayacaktı. El ele toprak yolda çıplak ayakla yürüyecektik; kepçenin yeni açtığı yolda. Ayağımıza yayılan serinlik bir yana elinin verdiği sıcaklık bütün ruhuma yayılacak ne kadar da mesut olacaktım; bir bilseydin.
Belki de toprağın kokusunu unutacak ve senin güzelliğinle mest olacaktım. Düşlerimde yaşayacak huzurum olacaktın. Yüzünde, gülüşünle güller açacak; rayihalar gibi yayılacaktı kokun bütün benliğimde.
Şimdi bütün güzel günler geldi geçti gözlerimden ve seni bu güzel günler hatırına kırık bir kalp sızıyla andım. Bu beni mutlu edecek mi doğrusu bilemiyorum. Dargınlığınla başlayan bakışların hala başımdan geçmiş değil. Keşke böyle kopuk olmasaydı hayatımız ve hüzünlerle de olsa buluşabilseydik. Ama olmadı, olamadı.
Üzülmenin verdiği mutsuzlukla insan nasıl harap ve bitap olursa, şimdi öyle bir hal içinde, birbirlerine el sallayan, yeni ve saadet içindeki genç sevgilileri görüyor ve onların suretinde seni tahayyül ediyorum.
Bu düşler ne vakte kadar sürecek; yoksa derin hülyalardan uyanır gibi apansız uyanıp bu kırıklıkları mı yaşayacağım. Yoksa hala bin bir ümitle de olsa bir gün dönersin diye mi düşünüp duracağım. Beni böyle düşüncelere salan pişmanlık mı yoksa bunun da ötesinde aşırı aşk histerisi mi onu da bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa seni kendime bir müzik klipinin görüntüsü kadar gözlerimin önünde ve çok yakın hissediyor olmam.
Bu aşkın gücü; şu uzun vuran gölge gibi üzerimden çekilip gitmeden hala bir ümit, hala bir şans ve hala mümkün olabilecek vakit var. Bir kalp sancısı en ufak kırgınlıkların limanı olmamalı ki yüreğimiz hep olgun ve asil bakışlarıyla buluşabilsin.
Bilmem daha kaç kez trenler gelip geçecek evlerimizin yakınından ve her tren geçişinde senin söylediğin o umutlu sözü hatırlatacak bana bu raylı yollar. Sen ne demiştin: Asfaltlar cehennem sıcağı gibi yakan güneşin altında erip gider ama tren rayları demirden ve kolayca bükülmez ve bozulmazlar; aşkımız da çelik gibi güçlü olsun! İnsanın ruhunu titreten o buz gibi havalar aniden nasıl ki yok olup gitmez ise sen de öyle beni hemencecik terk etme! Bazı aşklar biliyorum ani bir ayrılıkla yok olup gider: bizim aşkımız yeni başlayan yeni milyonlarca aşkın başlangıcı gibi sonsuza dek ve sınırlar tanımazcasına sürsün! Sen istiyordun ki bu aşk her dem yeni ve taze bir filiz gibi sürüp gitsin. Evet, çok doğruydu bu ve inan ki bana ilk anda gerçekten de ütopya gibi gelmişti. Ama şimdi daha iyi anlıyorum ki keşke bu arzuyu yaşatabilseydin. Kuşkusuz bende bu sınırlar ötesi gibi sonsuz olabilecek bu güzel düşüncene katkı sağlayabilmeliydim. Ama senin yokluğunda bu müthiş hayal gücün bana yeni ufukların açılımı sağlamadı desem yanlış olur.
Yine eskisi gibi toprak yolda, el ele yürüyen bir birlerine âşık olmuş iki kişi gördüm. Ve ilk aklıma gelen sen oldun. Ne zaman aklıma gelsen masum ve o duru insanı etkileyen yüzün gelir aklıma ve bu hal beni alıp bambaşka yerlere götürür. İşte o anda her şeyin ne kadar tozpembe olduğunu ve nihayet gerçeklerle yüzmenin zamanı geldiğini düşünüp dururum. Biliyorum düşünmek çare değil, biliyorum türküler tutturmak da bir sonuç vermiyor bana ama ne yapayım gözyaşlarımı akıtamıyorum biçareler gibi; bu elimden gelmiyor. Onun için yüreğimden dökülen namelerle aşkın inanılmaz sınırlarını aşmaya büyük çaba sarf ediyorum. Yoksa tümsekte kalmış bir insanın ne gelir elinden? Ne yapar böyle bir aşkın sefaletini yaşayan bir kalp?
Ve onun için diyorum ki;
Bütün vakitler zamansız kapımı çalsa da
Kor olan yürek ne bekler
Çaresizliğin girdabında?
Ne bekler, sınırlar ötesine sarkmış ay parçası,
Mahzun mu, masum mu ya da nedamet tohumlarında kaybolmuş
Bir güzel?
Ey kâinatın en bakir yüzü
Ve çizilmemiş umutların sarkacında bekleyedursun tik takları
Gül ile olana
Sararıp solana
Bu ay dönüp dolana dek
Aşkım isyanım olacak!
Belki bu isyanla bütün ümitlerim ya yok olup gidecek ya da büsbütün ruhuma yeni iştiyaklarla gelecek. Kalbimde bitimsiz belki kırık aşkların hikâyesini barındırsa da sevginin gücünü bilmem kaçıncı kez diriltecek.
Bu sevginin anlatılması yaşanmasından daha müşkül ki sevgiyi içinde barındırmayanların da anlayabileceği bir hal de değil üstelik. Sevgi ve aşk… İki kanlı divane iki yoldaş iki sırdaş ve bazen de bütün deşifrelerin kilidi, tutanağı.
Bu tutanak ömrün bir yerinde saklıysa ki siz gelin de bunun yüceliğini anlayın!
Bütün duygular mahpus insanların gözlerinde, dudaklarında ve daha da önemlisi en mahrumiyeti tam açamadıkları kalplerinde.
O kalplerde ne saklıdır ve kazılıdır?
Bakabilen, görebilen ve okuyabilene aşk olsun!
Aşk olsun ki sırrını bulsun.
Bulsun ki o gizeme ersin ve de girsin!
Yok, olan bir şey nasıl ki var olursa var olan da yok olmaya namzettir. Varlık ve yokluk aşkın varlığında uzunca bir yol. Düşe kalka aşkın garipleri bu yollarda kendilerine ne zaman gelecek?
Sahi ne zaman?
Aşk yanılır ve yanıltır.
Aşk olsun sevgiye demek geliyor içimden: Aşk olsun!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder