13 Temmuz 2008 Pazar

Yine onunla yaşamak!...


Dostumun yanına yaklaştığımda uykudan sıyrılır gibi kendine gelerek, “merhaba” dedi. Oturduğu banktan bana da yer açarak , “otur dostum” dedi. “Ne yapıyorsun böyle dedim” Gözleri az ötedeki yeşil ağacın yapraklarında olduğu halde;
“-Kendimi dinliyorum”, dedi.
Bir müddet sessiz kaldıktan sonra:
“-Sen de dinle iyi olacak”, dedi ve başladı konuşmaya:
“-Gökyüzünde öbek öbek bulutlar, yeryüzünde hafif hafif kıpırtılarla ruhuma hitap eden yemyeşil ağaçlar; yol kenarlarında hercai renklerde çiçekler ve çiçekleri çevreleyen çimenler. Gözümün alabildiğince her alan yemyeşil. Ağaçlar çiçekleri, çiçekler kaldırımları örtmüyor ama yine de kaldırımlar yarı yeşilliklerle bezeli. Kapı önlerindeki omucalar ve sarmaşıklar evlerin o estetik duruşunu daha güzel ve canlı tutabiliyor. Her evde damında mutlaka bir çörten veya su oluğu mevcut. Yağan kar - yağmur suları bile evlerin, duvarların çevresini gelişigüzel batırıp da kirletmiyor.
Ağaçlara, çimenlere, çiçeklere dair bir dikkatli bakıyorum. Başka başka güzellikler canıma can katıyor ki anlatamam!... Evlerin önü, kaldırımların kenarları, park yerleri, sokaklar, caddeler, bulvarlar öyle tanıdık bildik gelmiyor bana. Öyle bir ustalıkla dizayn edilmiş ki bu yerlerin imarında büyük düşünen insanların emeği ve alın teri de büyük olmalıdır. Bu hakikati anlamak için çevreye bir göz atmak yeterlidir.
Ruhumu okşayan, sanatın estetikle buluştuğu bu mutena yerin yol boylarına dalıp giderken trafik işaretlerini belirten bir levhaya dahi rastlamıyorsun. Doğrusu bu durum benim için de tuhaf gelmiyor. Bunun nedenini de söyleyeyim. On dakika içinde gözlerimin önünden geçen bisiklet, mobilet, motorsiklet, traktör, taksi, minibüs, otobüs, kamyon ve hatta tırların dahi bir trafik ihlaline kapıldıklarını görmedim. Trafik olağan ve oldukça da muntazam ve hatta mükemmel!... Bu hal üzere seyrine devam ediyor. Gariptir ki yayaların dahi acele acele bir yerlere yetişmek için yoğun çaba dahi harcamadıklarını da görüyorum.
Çevre güzel, insanlar güzel… İnsanlar dedim de lütfen yüzüme tuhaf tuhaf bakma dostum. Bu insanlar zararsızlar… Buradan geçerken tozu dumana katmıyorlar. Tozutmuyorlar yani. Kavga nedir bilmiyorlar. Belki de görmemişler. Buranın insanlarını sen hiç görmedin galiba. Bir görsen ne kadar saf ve ne kadar masumlar bir bilsen!... Bazen arada bir kavgaları olur. Şaşırdın değil mi dostum? Şaşıracağını biliyordum. Bu insanlar doğru olan için kavga yapıyorlar ama bir birlerine vurmadan. Ağızlarından da oldukça yumuşak sözler dökülüveriyor. Bir işitsen keşke…
Bu insanlarla geçinmek,yaşamak insana ne saadetler veriyor bir bilsen!...”
Yanından kalktığımdan haberi olmamıştı. Gözleri hala karşısında duran o ağacın parlayan yemyeşil yaprağındaydı..”Gitmeliyim..” diye fısıldadım yavaş adımlarla yanından uzaklaştığımda gözlerim hala arkada kalmıştı. Acaba bu adam hala konuşuyor muydu?

Hiç yorum yok: