ONUNLA YAŞAMAK!
Biri yakar diyeceğim ama ikisi de yakar. Birincisi kavurur, yer bitirir; aklı baştan alır ve çoğu an duygular yumağında deli divane eder. İkincisi, çoğu kez insanı mesut eder. Rahatlatır. Haz verir. Hayatın çekici olmasını temin eder. Duygular yumağında derdest etmeyip, tatlı ve hoş sıcaklığıyla insanı halden hale sokar. Kolay değil elbet, arada bir kasırgalar içinde bir çıkış yolu arayıp ruh ve beden sağlığına kavuşmak. Bu durum şuna benzer: güzele giden yolda güzel hışmına uğrayıp hasretini çekmek! Böyle durumlarda gönlünüze hiçbir şey anlatamazsınız. O tılsımın insanı sarması büyük problem! Her insan bunu yaşıyor ve çoğu da kısa süre sonra bu duygulardan kurtuluyor.
Ya diğeri… Daima onu tercih etmeli. Onu istemeli. Ama bilelim ki o kalıcı değildir. Etkisi fazla sürmez. Yüreğimizde istediğimiz kadar tutamayız. Bazen bir rüzgâr gibi gelip geçer. Bu sebeple bunu arzu etmesek bile ara sıra kaybolmasına rağmen kalıcı olanı daima arzu etmeliyiz. Hayat onsuz olmaz bunu herkes bilir ama onun varlığını çoğu kez izhar edemez, açığa vuramaz. Keşke vurabilse, vurabilse de kendisinin ölümsüzlüğünü bir görebilse. İnsanı daima yaşatan o halden hiç mi hiç ayrılmamayı bilmeli ve onun sıcaklığıyla yanmalıdır.
O sıcaklık olmalıdır. Olmalıdır ki arzu etmediğimiz birçok sebep ortadan kalksın. O hazzı yaşamalıyız ve yaşatmalıyız. Kim istemez ki hayatı bütün iyi ve güzellikleriyle ilelebet yaşamayı? Yine de o hale, o ziya her insanın içinde yeterince bulunmuyor. Ah bir bulunabilse… O vakit her şeyin anlamı bir başka olur. Ne kardeş kavgası, ne çıkar ne de ihtiraslar… Hepsi, evet hepsi alır başını gider.
Peki, bu düşünceler mümkün mü?
Kiminiz asla, kiminiz belki, kiminiz de bunlar birer ütopyadan ibaret duygu yoğunluğunda kâğıda düşülmüş notlardır diyebilirsiniz. Ama gerçek şu ki o olmadığı, kalbimizde yer etmediği için her şey olumsuz olarak zuhur ediyor. Bu nedenle çıkarlar olsa ne olacak? Değer mi hiç bir ömür boyu kavgalara? Debdebe içinde yaşamak insana getirebilir ki? Elbette değemez. Fakat yine de çıkarlarımız için onu feda edeceğiz.
Ne acıdır hâlbuki. Esef etmeli. Hayat bu maalesef o yetmiyor, yetemiyor. Eksikliğinden, tam olamayışından olacak…
Neşeli, mutlu şen yüzler onunla daha da mutludur. Neşeli ve en önemlisi de sağlıklı olacak. Her türlü hastalığın ardından ortaya çıkan sinir zafiyetini o daima yener. Onun güçlü olduğu her yürek, her yüz mutlak başarılı olur. Bütün harcanan iyi ve güzel yönlerinde onun varlığı bulunmaktadır.
Sıcak hava etkisini kaybetti. Biraz önce insanı bunaltacak derecedeydi bu sıcaklık. Yaz boyunca da günlerin oldukça fazla sıcak geçeceği ifade ediliyor. Tabir yerindeyse her yer kuruyacak. Allah bunaltmasın! Her şeyin kararı gereklidir. Ümit ediyoruz ki her şey yerli yerinde olağanüstü olumsuz durumlar ortaya çıkmasın. Bu sıcaklar nasıl etkisini yitirdiyse yeni değişimler başladıysa bereketli günler gelir inşallah diyoruz.
Bir serinlik çöktü. Oh, dedirten bir hava… Bu hava ne kadar da hoş böyle?! Bu değişimle birlikte insanlar da bir başka görünüyor adeta. İyi, güler yüzlü, mutlulukla bakıyorlar. Adeta simalarında binlerce güzelliğin yansımalarını görüyoruz. Her nasıl olduysa aklıma birden sanatkârane bir yaşamak geldi içimden. Sanat gibi mükemmel bir halde hiç ara vermeden, pay bırakmadan yaşamalı! Bir çok insanın arzusunda hayat bulan şu söz gelip yüreğime oturuyor: “Oh!.. Keşke hayat böyle güzel olabilse…!”
Ya diğeri… Daima onu tercih etmeli. Onu istemeli. Ama bilelim ki o kalıcı değildir. Etkisi fazla sürmez. Yüreğimizde istediğimiz kadar tutamayız. Bazen bir rüzgâr gibi gelip geçer. Bu sebeple bunu arzu etmesek bile ara sıra kaybolmasına rağmen kalıcı olanı daima arzu etmeliyiz. Hayat onsuz olmaz bunu herkes bilir ama onun varlığını çoğu kez izhar edemez, açığa vuramaz. Keşke vurabilse, vurabilse de kendisinin ölümsüzlüğünü bir görebilse. İnsanı daima yaşatan o halden hiç mi hiç ayrılmamayı bilmeli ve onun sıcaklığıyla yanmalıdır.
O sıcaklık olmalıdır. Olmalıdır ki arzu etmediğimiz birçok sebep ortadan kalksın. O hazzı yaşamalıyız ve yaşatmalıyız. Kim istemez ki hayatı bütün iyi ve güzellikleriyle ilelebet yaşamayı? Yine de o hale, o ziya her insanın içinde yeterince bulunmuyor. Ah bir bulunabilse… O vakit her şeyin anlamı bir başka olur. Ne kardeş kavgası, ne çıkar ne de ihtiraslar… Hepsi, evet hepsi alır başını gider.
Peki, bu düşünceler mümkün mü?
Kiminiz asla, kiminiz belki, kiminiz de bunlar birer ütopyadan ibaret duygu yoğunluğunda kâğıda düşülmüş notlardır diyebilirsiniz. Ama gerçek şu ki o olmadığı, kalbimizde yer etmediği için her şey olumsuz olarak zuhur ediyor. Bu nedenle çıkarlar olsa ne olacak? Değer mi hiç bir ömür boyu kavgalara? Debdebe içinde yaşamak insana getirebilir ki? Elbette değemez. Fakat yine de çıkarlarımız için onu feda edeceğiz.
Ne acıdır hâlbuki. Esef etmeli. Hayat bu maalesef o yetmiyor, yetemiyor. Eksikliğinden, tam olamayışından olacak…
Neşeli, mutlu şen yüzler onunla daha da mutludur. Neşeli ve en önemlisi de sağlıklı olacak. Her türlü hastalığın ardından ortaya çıkan sinir zafiyetini o daima yener. Onun güçlü olduğu her yürek, her yüz mutlak başarılı olur. Bütün harcanan iyi ve güzel yönlerinde onun varlığı bulunmaktadır.
Sıcak hava etkisini kaybetti. Biraz önce insanı bunaltacak derecedeydi bu sıcaklık. Yaz boyunca da günlerin oldukça fazla sıcak geçeceği ifade ediliyor. Tabir yerindeyse her yer kuruyacak. Allah bunaltmasın! Her şeyin kararı gereklidir. Ümit ediyoruz ki her şey yerli yerinde olağanüstü olumsuz durumlar ortaya çıkmasın. Bu sıcaklar nasıl etkisini yitirdiyse yeni değişimler başladıysa bereketli günler gelir inşallah diyoruz.
Bir serinlik çöktü. Oh, dedirten bir hava… Bu hava ne kadar da hoş böyle?! Bu değişimle birlikte insanlar da bir başka görünüyor adeta. İyi, güler yüzlü, mutlulukla bakıyorlar. Adeta simalarında binlerce güzelliğin yansımalarını görüyoruz. Her nasıl olduysa aklıma birden sanatkârane bir yaşamak geldi içimden. Sanat gibi mükemmel bir halde hiç ara vermeden, pay bırakmadan yaşamalı! Bir çok insanın arzusunda hayat bulan şu söz gelip yüreğime oturuyor: “Oh!.. Keşke hayat böyle güzel olabilse…!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder